26 Nisan 2012 Perşembe



MUTLU BİR EVLİLİK VE İLİŞKİ İÇİN 40 İPUCU...

1- Evliliğin aynı zamanda bir hayat ortaklığı olduğunu unutmayın. Ve ortağınıza hiçbir konuda asla yalan söylemeyin.

2- Siz birbirinizin düşmanı değilsiniz. Tartışmalarınız olabilir ama kin tutmayın, birbirinizden intikam almaya kalkışmayın.

3- Sizin için önemsiz olan şey eşiniz veya sevgiliniz için önemli olabilir Önemsediği şeylere saygı gösterin bu konuda konuşursa dinleyin.

4- Gün içinde eşinizin, sevgilinizin hatırını, ne yaptığını mutlaka birkaç kez sorun. Bu, ona verdiğiniz değeri ve önemi gösterir.

5- Eşinizin ya da sevgilinizin beğenilerini aklınızda tutun. Bu beğenilere uygun küçük sürprizler hazırlayın.

6- Bağlılığınız evlilik kurumuna değil, eşinize olsun. Zaten ancak kendinizi eşinize bağlı hissederseniz evliliği yürütebilirsiniz.

7- İlişkinizdeki en küçük bir sorunda ilk seçenek olarak ayrılmayı aklınıza getirmeyin. Bu sorunu çözecek birçok yol olduğunu unutmayın

8- Evlilikte ve ilişkide "Biz" vurgusu çok önemlidir. "Biz" sözcüğünü ne kadar kullanırsanız, eşinizin, sevgilinizin güveni o kadar artar.

9- Her konuda her zaman aynı şekilde düşünmek zorunda değilsiniz. Fikir ayrılığınız bir problem değil, sizin zenginliğinizdir.

10- Tartışmada kelimeleri iyi seçin. Ayrıca vücut dilinize de dikkat edin. Yüz İfadeni sevgilinizden, eşinizden 'nefret eder' gibi olmasın.

11- Zamanla çiftler arasında özel bir dil gelişir. Bu, kimsenin bilmediği bir dildir ama sizin bağlılığınızı yansıtır. Bu dili koruyun.

12- Eşiniz, sevgiliniz hakkında kendisine iyi bir şey söylemek istiyorsanız bundan kaçınmayın, üstelik bunu aklınıza geldiği o an söyleyin.

13- Çiftler zorluklar karşısında güç birliği yapmalıdır. "Senin sorunun" demek yerine "Bizim sorunumuz" deyip birlikte çözüm aramalıdır.

14- Birbiriniz hakkındaki olumsuz düşünceler ilişkinizi yıpratır. Bu olumsuz düşünceleri yok etmenin ilk adımı sevgilinizi anlamaktan geçer.

15- Eşinizin ailesi ile iyi ilişkiler kurun. Ama birincil önemdeki ailenin eşiniz ve sizin kurduğunuz yeni aile olduğunu sakın unutmayın.

16- Geleceğinizle ilgili kararları ortak verin, birlikte plan yapın. Kararlarınızı alırken aileleriniz de dahil buna kimseyi ortak etmeyin.

17- Eşiniz, hayatta güvenebileceğiniz ilk ve en önemli kişidir. Bu nedenle başka herkesten daha değerlidir. Bunu ona da hissettirin.

18- Evlilik ve ilişkdeki sıkıntda size ilk yardımcı olcak kişi eşiniz veya sevgilinzdir. Onunla ilgili sıkıntnızda ilk yardmı ondan isteyin.

19- Şüphe ve takip evliliği, ilişkiyi kemirir. Eşinizin, sevgilinizin her hareketini takip ederseniz bunun altından kalkamazsınız.

20- Aileleriniz hakkında olumsuz düşüncelere sahip olabilirsiniz. Ama bunu ona aktarırken kötü, yaralayıcı hakaretamiz sözcükler kullanmayın.

21- Birbirinize duyduğunuz saygı, sevginin perçinleyicisidir. İnsan sevdiğine saygı duyar. Birbirinize yaralayıcı kelimeler kullanmayın.

22- Geçmişte zorlukları aşıp evliliğinizi, ilişkinizi yeniden rayına oturttuysanız artık o kötü günleri anmayın. Yeni anılar biriktirin.

23- Çocuk evliliği kurtarmaz. Evlilik yolunda gitsin diye çocuk yapmayın Çocuğunuz varsa da ona duyduğunuz sevgiyi, eşinizden çalmayın.

24- Eşinizin, sevgilinizin sadakatini sınamak için oyunlar oynamaya kalkmayın. Ortaya çıkacak sonuçtan siz sorumlu olursunuz.

25- Sevgi sözcükleri konusunda cömert olun. "Sevdiğimi biliyorsun ya" diyeceğinize "Seni seviyorum" deyin.

26- Eşinizin, sevgilinizin incindiğini, kırıldığını bildiğiniz davranışları tekrarlamayın. Onu kızdıracak sözcükleri kullanmaktan kaçının.

27- Her an her şeyi birlikte yapmak zorunda değilsiniz. Ama kendinize ayırdığınız vakitte ne yapacağınızı eşinize sevgilinize söyleyin.

28- Sizden daha eski ve mutlu çiftlerin öğütlerine kulak verin. Tahminlerle yol alacağınıza yaşanmışlıkları örnek alın.

29- Hayatınızı planlamaktan çekinmeyin. Çocuk yapmak, ev almak, otomobil almak gibi konuları bir plan dahilinde hayata geçirin.

30- Evlilik 'katlanmak' demek değildir. İstemediğiniz hiçbir şeyi yapmayın. Eşiniz ısrar ederse, bundan hoşlanmadığınızı açıkça belirtin.

31- Karı-koca olmak, sevgili olmaktan vazgeçmek demek değildir. Evlenmeden önce birlikte yaptığınız şeyleri, evlendikten sonra da sürdürün.

32- Başkalarına karşı ne kadar nazikseniz, eşinize karşı da o kadar nazik olmalısınız. Hatta ona, diğerlerinden daha fazla nazik olmalısınız.

33- Eviniz mabedinizdir. Mutlu evlilik, her köşesi mutlulukla döşenmiş evden geçer. Evinizi bir 'yuva' haline çevirmek için özen gösterin.

34- Birbirinizi asla değiştirmeye çalışmayın. Farklılıklarınızı kabul edin. Değişirseniz ya da değişmeye zorlarsanız büyük hata edersiniz.

35- Evliliği yönetmek şirket yönetmek gibidir. Sermayesi emektir, çabadır. Çaba göstermezseniz, şirketinizi halka açmak zorunda kalırsınız.

36- Eleştirilerinizi yalnızken yöneltin Başkalarının önünde birbirinizi eleştirmeyin Hele hele birbirinizin ailesi önünde daha dikkatli olun.

37- Cinsellik evliliğin yarısıdır. Karı-koca arasında tabu olmaz. Cinsellik konusundaki sorunlarınızı mutlaka konuşun.

38- Mutlu cinsel hayat fantezilerle sağlanır. Birbirinize fantezilerinizi anlatın. Rahatsız olduğunuz bir şey varsa bunu da belirtin.

39- Hem doyurucu bir cinsellik hem de mutlu bir evlilik için bakımlı olmanız şart. Evlendiniz diye kendinizi salmayın.

40- Çözüm bulmak isterseniz, bulursunuz. Olaylara hep pozitif yönünden bakın ve yapıcı olun. Bir evliliği kurmak zor yıkmak çok kolaydır. Alıntı...

ÖĞRENDİM

YAŞ 5 Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.

YAŞ 7 Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.

YAŞ 12 Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.

YAŞ 13 Annemle babamın elele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu ettiğini öğrendim.

YAŞ 15 Bazen hayvanların kalbimi insanlardan daha fazla ısıttığını öğrendim.

YAŞ 18 İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıstırap ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim.

YAŞ 24 Aşkın kalbimi kırabileceğini ama buna değer olduğunu öğrendim.

YAŞ 33 Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.

YAŞ 36 Önemli olanın başkalarının benim için ne düşündükleri değil benim kendi hakkımda ne düşündüğüm olduğunu öğrendim.

YAŞ 38 Eşimin beni hala sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.

YAŞ 41 Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.

YAŞ 44 Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim.

YAŞ 46 Yalnızca minik bir kart göndererek bile birinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim.

YAŞ 49 Herhangi bir işi yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda, o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.

YAŞ 50 Sevgi, evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim.

YAŞ 53 İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.

YAŞ 55 Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim.

YAŞ 64 Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime bulaştırmadan başkalarına 
veremeyeceğimi öğrendim.

YAŞ 70 İyi kalpli ve sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim.

YAŞ 82 Sancılar içinde kıvransam bile başkalarına basağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.

YAŞ 90 Kiminle evleneceğin kararının hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.

YAŞ 95 Öğrenmem gereken daha pek çok şeyler olduğunu öğrendim.

Dün sabaha karşı kendimle konuştum.

Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.

Yokuşun başında bir düşman vardı.

Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum...

Özdemir ASAF 

7 Nisan 2012 Cumartesi

BABASININ KIZI

BABASININ KIZI

Babasının kızının adı Yener. Yener, Hacettepe Güzel Sanatlar Bölümünü başarı ödülü ile bitirmiş bir grafiker.

Bütün fiziksel-ruhsal yönleriyle babasına benzer. Ne gözünü budaktan sakınır, ne de sözünü esirger.

Babasınınki gibi yuvarlak, iri, kahverengi gözler; yarı ciddi, yarı sevecen ışıklı yüzler.

Yalanı, dolanı, dünya malında gözü yoktur. “Aman zengin olsam” dememiştir, gönlü toktur.

Eşini kendi seçmiştir, düğün dernek dememiştir, çeyizim olsun istememiştir. Nikah törenine gelinlik bile giymeden günlük giysisi ile gitmiştir..

Nikah törenine anası-babası, üç yakın arkadaşı ile birlikte beş kişi gelmiştir. Anası-babası dışındaki üç arkadaşından ikisi tanıklık için gelmiştir.

Yakın akrabalarına bile haber vermemiştir. Herkes hayret etmiştir, “Bu kız deli mi ne!” demiştir. Babasının kızı ise yapılan dedikodulara gülüp geçmiş, “Evlenen benim, onlara ne oluyor?” demiştir.

Babasının kızı Yener; bir gün Ankara Samanpazarı’nda bulunan SSK Dispanserine gider.

Samanpazarı Ankara’da Osmanlı’dan kalma bir çarşı. Esnafı, tüccarı karşı karşı.. Daha çok hac malzemeleri, ölü malzemeleri satan esnafla dolu bir çarşı.

Hacısı, hocası, abidi, zahidi, sakallısı, sarıklısı, takkelisi, cüppelisi... Esnafı, tüccarı gözden geçirir gelen geçen herkesi...

Babasının kızı patronu ile ters düştüğü için işten ayrılmıştı. Çünkü patronu namaz kılmadığını, oruç tutmadığını başına kakmıştı.

Yeni bir iş arıyordu, üzgündü, tedirgindi, gergindi. Dokunsan ağlayacak, “nasılsın” desen patlayacak gibiydi.

Hava soğuk mu soğuk, insanlar donuk mu donuk. Babasının kızı her yerini sıkı sıkıya kapatmış yalnızca başı açık, saçları dağınık. .

Önünü kesti orta yaşlı, kısa boylu, toparlak biri. Yener dalgın dalgın gittiği için sandı ki adamın yolunu kesti, yol verdi, kenara çekildi.

Adam oralı değildi, Yener’in önüne geldi. Tepeden tırnağa süzdü, baktıkça hayran oldu “Aman Allah’ım bu ne güzel yüz!..” dedi.

Düşündü güzel yüzlü bu kızla nasıl diyaloga girişeceğini. Sandı ki söylediği sözler üzerine kız kendisi ile diyaloga girerdi.

“Nur yüzlü, güzel gözlü kızım, bak ne güzel giyinmişsin. Sen Müslüman değil misin, niçin dini bütün kızlar gibi saçını, başını gizlemezsin?

Tam damarına basmıştı Yener’in. Zaten soğuktan gergindi. İş aradığı için tedirgindi. Kendisini dolaylı yoldan taciz eden bu edepsiz de kimdi? Babasının kızına böyle söz söylenir miydi!

“Bana baksana sen, senin bu yaptığın tacize girer. Seni şimdi savcılığa şikayet edersem, derdest eder. Çekil git yoluna! Önce yüzünü yıka, sabun değsin şu kirli top sakalına, ondan sonra karış insanlar arasına...”

Adam neye uğradığını şaşırmıştı. Hiç beklemediği bir yanıt almıştı. Elinde olmayarak sağa sola baktı.

Kadın sesini duyan kimi esnaf, tüccar, yoldan gelip geçen insanlar Yener’le kendisine bakıyordu. Neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.

Zılgıtı yiyen adam kendilerine en yakın olana dedi: “Çattık, amma belaya!”

Adam yanıtladı: “Sen belaya çatmadın; çattın babasının kızına!”

Yener, “babamı tanıyan bu adam da kim?” diye dönüp baktı, tanımadı. Adam “niçin babasının kızı” dedi anlamadı.

Zılgıtı yiyen: “Kimdir bu kızın Babası?”

Adam yanıtladı: “Daha tanımadın mı?..”

Samanpazarı’nın soğuk havasına bir soğuk hava daha esti. Herkes sesini soluğunu kesti, yolcu yoluna gitti, evli evine, esnaf tüccar işinin başına geçti...

H. B. 18.12.2004