23 Mayıs 2015 Cumartesi

KENDİNİ FARKET MUTLU OL


KENDİNİ FARKET MUTLU OL

Tempo Dergisi/Füsun SAKA
İdeal insanın peşinde koşuyoruz. Bize verilen ideal ölçülere
uyamadığımızda ise yalpalıyor ve "kendimiz" olabilmeyi unutuyoruz. Dahası kendimizi görmezden geliyor, kaçırıyoruz. Bu da doğal olarak ruh sağlığımızı
ciddi bir biçimde bozuyor.
Kişisel gelişim uzmanları ve psikiyatrlara göre, aslında ideal insan diye bir ütopya yok. Çünkü kişinin kendisinin farkına varabilmesi, iyi ve kötü yönleriyle kendini tanıması, kötü yanlarını törpülemesi ve sonuçta kendisiyle barışık olması, ideal olanı tanımlıyor.
Duygusal zekâ ve mutluluk
"İnsanın kendisiyle barışık olması" üzerine çalışmalar yapan,
Psikiyatr Dr.Nevzat Tarhan''''a göre, insanın kendisiyle barışık olmasının ilk adımı,kendini fark etmekten geçiyor. Yani kişinin kendisini olumlu ve olumsuz
yönleriyle tanıması, kendisiyle barışmasının olmazsa olmaz adımı; çünkü
kişiliklerine ilişkin farkındalığı az olanlar, kendilerini kusursuz,
yeterli görürken, doğal olarak güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olamıyorlar.
Kendisini tanıyanlar ise ruh hallerinin farkında oluyor ve neden, iyi
ya da kötü davrandıklarını, nelere sıkıldıklarını ya da kendilerini neden
güçsüz hissettiklerini çok iyi biliyorlar. Bu insanlar hayata olumlu bakıyor,
sınırlarını ve güçlerini iyi biliyor, savunma mekanizmalarını çok verimli
kullanıyorlar.
Kendilerine ilişkin farkındalıkları zayıf kişilerse, sorunlar karşısında,
daha çok başkalarını suçlamayı yeğliyor. Mesela sorundan kaçma, duygularını
bastırıp sorunu yok saymaya çalışma, olayları çarpıtıp sorumluluğunu
kendi dışındaki kişi ve olaylara yöneltme gibi tavırlara giriyorlar.
Özdenetim mekanizması
Psikiyatr Tarhan, bir kişinin kendini tanıması aşamasında, kişinin güçlü
olan ve gelişmesi gereken yanlarını listelemesi, olumlu yönlerini
görerek,özgüven sahibi olması ve bu güvenin geribildirimi ile hareket ederek,
kendini yönetebilmesi anlamına geldiğini belirtiyor ve şunları söylüyor:
"Örneğin bir kişi, sevdiği bir kalemi kaybettiğinde iki gün üzülüyorsa, o
kişinin duygusal becerisinin zayıf olduğu anlamını çıkarırız. Bir dönem,
psikolojide "Duygularını serbest bırak, istediğin gibi yaşa,hoşlandığın şey iyidir, hoşlanmadığın şey kötüdür, zincirleri kır, duvarları yık, özgür yaşa" gibi süslü sözler çok itibar kazanmıştı. Çağa hâkim olan görüş; kişinin duygularını serbest bırakmasını öğütlüyordu. Bunun sonucunda bencil,kendini beğenmiş, tüketici genç tipi ortaya çıktı. Sorumluluk istemeyen,zevki kutsallaştırmış bu insan tiplemesine çözüm olarak, duyguları dengeleme yöntemi gerekliydi.
Duyguların özgür olmasından önemlisi, duygulardan özgür olmaktı. Çünkü
insanda kötülük yapmaya da müsait bir genetik altyapı var. O nedenle
insanın duygularının denetimine girmesi değil, duygularını denetim altına alması gerekiyor. Vahşi güdü ve dürtülerini, bir atı ıslah eder gibi
eğitmeliydi.
Kişisel gelişimde; kişiliğin yönetilmesi, dengeli tutum ve davranışlar
büyük önem taşıyor. Ancak duyguların kontrolünde de denge gerekli. Fazla
bastırılmış duygular kişiyi depresif yaparken, denetlenmeyip kontrolden
çıkan duygular, hem kişilikte hem çevreyle ilişkide hasar oluşturur.
İnsanın her zaman mutlu olmasını beklemek mümkün değil; bu, doğru da değil
zaten."
Kendine güven duymak
İnsanın kendisiyle barışık olmasının önemli bir adımı da kendine güven
duymaktan geçiyor. Bir insanın kendine güven duyabilmesi için, öncelikle
kendisine ve hayata olumlu bir bakış ile bakabilmesi gerekiyor. Geçmişe,
bugüne ve geleceğe olumlu bakan insanlar, hem iyi hem yanlış şeyleri aynı
anda görüyor. Çünkü insanın doğasında önce olumuz şeyleri görme eğilimi var.
Kendilerini eğiten insanlar, hayatı aydınlık senaryolarla değerlendirebiliyor. Kişinin kendisini güvende hissetmenin gereklerinden biri de, o kişinin güvenmesi gereken insanların güvenilir olmasından geçiyor.
Psikiyatr Tarhan, "Güven bunalımı çeken insanlara önerdiğimiz birinci şey; ilişkilerinde açık, net ve dürüst olmaları. Şaka bile olsa yalan söylememeleri. Dikkat edilecek diğer bir husus da insanlarda korku duygusunu arttıran şartların ortadan kaldırılması. Kendisini yalnız
hisseden insan, kolaylıkla güvensizlik duygusuna da kapılabilir" diyor.
Kendisiyle barışık insanların portresi
Psikiyatr Dr. Özkan Pektaş, kendisiyle barışık insanın dışa vuran
özelliklerini şöyle tanımlıyor: "Özellikle duygulanımlarını dengeleyen,
tepkilerini kontrol edebilen, mümkün olduğunca, nerede, ne şekilde davranacağını iyi planlayan, mutlu, huzurlu ve insanların huzurunu
kaçırmayan, sorunlara takılıp kalmayan, aksine çözüm üretmeye çabalayan,
mutlu oldukları dışarıdan belli olan insanlar, kendileriyle barışık
oluyor."

KENDİNİ BİLME YOLUNDA, KENDİNİ BİLME BİÇİMLERİ


KENDİNİ BİLME YOLUNDA, KENDİNİ BİLME BİÇİMLERİ
Eğer bir insan kendini geliştirmek ve tekâmül etmek istiyorsa yapacağı en önemli şey “kendini bilme”çalışmasıdır. Asırlardır bir çok öğretide, dinlerde bu konu devamlı olarak işlenmiş, insanlara “Kendini bil”,“Kendini bilen, Rabbini bilir” denmiştir. Dolayısiyle kendini bilme çalışması, aynı zamanda insanın özüne doğru yaptığı bir yolculuktur da. Özüne ulaşan insan orada Yaradanın sevgisi ve bilgisi ile karşılaşır. Kendini bilme, gerekli değişim ve dönüşümü yapma ve öze ulaşma ise, ancak bilgilenmekle mümkündür. Çünkü bilgilenmek herşeyin başıdır.
Kendini bilme çalışması kişiye ruhsal bir gelişim sağlar. Dolayısıyla, hayatı daha bilgece yaşar. Kendini bilme, aynı zamanda tekamülün de gereğidir.
Kişinin kendini bilmesi, gerekli değişim ve dönüşümü yapabilmesi için önce kendini görmesi gerekir. İnsanın kendini görme biçimlerini üç başlık altında toplayabiliriz.
1- Bilgilenmekle kendini görmek.
2- Olayların içinde kendini görmek
3- Başkalarının diliyle kendini görmek
1- Bilgilenmekle kendini görmek: Bilgilenmek herşeyin başıdır. İnsan bilgilendikçe “farkındalığı” artar. Kendini ve çevresini daha iyi görmeye başlar. Düşüncelerini ve duygularını tanımaya çalışır. Onlara hakim olabilmek için devamlı kontrolden geçirir. Düşüncelerinde ne kadar çok yargı taşıdığını farkeder. Bulduğu olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeye çalışır. Doğru ve yanlışı ayırd etmeyi öğrenir. Kısaca, düşünce ve duygularının ne yönde olduğunun farkındalığını yaşamak, ona değişim ve dönüşüm imkanını hazırlar. Bu da düşüncelerin ve duyguların devamlı olarak kontrol edilmesiyle mümkündür. Farkedilen bir yanlış düşünce veya duygu, eyleme dökülmeden önce düşünce planında değişime uğratılmış olur. Bu da kişiyi doğru eyleme götürür. Onun için bilgilenmenin getirdiği farkındalık kişinin kendini görmesinde çok önemlidir.
2 – Olaylar içinde kendini görmek: İkinci bir yol ise, kişinin karşılaştığı olaylar içinde kendini görmesidir ki, bu da “farkındalık” isteyen bir olaydır. İnsan, duygu ve düşünce planında yakalayamadıklarını veya kontrol edemediklerini zaman zaman eyleme yansıtır. Dolayısıyla yaptığı herhangi bir eylemin doğru veya yanlış sonuçlarıyla karşı karşıya kalır. Eğer insan kendini bilme ve değişim arzusu taşıyorsa, yani bir farkındalık içinde ise, o eylemin içinde kendi durumunun nerede olduğunu, eksikliklerini, yanlışlıklarını görüp, gerekli değişim ve dönüşümleri yapar. Karşılaştığımız her olay, bize bizi gösteren bir aynadır. Aynaya bakıp kendimizi olduğumuz gibi görmeye çalışmak ve değişmek bizi yükseltir. Ayrıca Günlük yaşantıda  kendimizin nerede olduğunu ölçebilecek  evrensel değerler, yasalar vardır.  Bu değerleri kendimizi görmek için ölçü olarak kullanabiliriz.
3 – Başkalarının diliyle görmek: İnsan bazen yukarıda anlatılan bu iki yolla da gözünden kaçırdığı, kendini göremediği zamanlar olabilir. O zaman bizi çevremizdeki diğer insanlar uyarır. Dolayısıyla kendimizi görebilmek için çevremizden yapılan uyarılara da kulak vermemiz gerekir. Genellikle insan, bir başkasından gelen eleştiriye, hemen kendini kapama ve savunma eğilimindedir. Hatta egosundan dolayı eleştiriyi yapana alınabilir, darılabilir, kızabilir de. Ama kendini görmek ve geliştirmek isteyen bir insansa ve bunun farkındalığını yaşıyorsa, böyle bir kişi eleştiriye her zaman açık olacaktır. Ancak yapılacak olan eleştirinin yeri, zamanı, dozu ve sevgi ile yapılması, mesajın karşı tarafa ulaşması açısından çok önemlidir. O zaman kişi söylenen yanlışlıklar, eksiklikler üzerinde düşünecek, onları kabullenip değişime uğratacaktır. Bu durum, kişiye, kendini bilme ve yükselme yolunda kişiye hız kazandıracaktır.
Yukarıda anlatılan kendimizi görme biçimleriyle düşüncede, duyguda ve dolayısıyle davranışlarımızda yapacağımız gerekli değişim ve dönüşüm, bizi süratle arıtacak ve yükseltecektir.
Erol Yurderi