25 Ağustos 2009 Salı

AYŞE TEYZE

AYŞE TEYZE

Dizlerini kırmadan eğilmişti yere. Bir o yana bir bu yana dönüp bir şeylerle uğraşıyordu. Merak ettim, gözüm onca kalabalığın arasında ona takılmıştı. Yerden aldığı minik torbaları yerdeki terazide tartıyor, geri yerine koyuyordu.

Arkasında idim, yana doğru geçip yüzünü görmeye çalıştım. Bol büzgülü şalvarındaki minik çiçek desenleri kır bahçesini andırıyordu. Şalvarından daha da desenli bir buluz, başında yöresine ait örtüsü vardı. Pullu mor yemenisi alnının bir yarısında, onun üzerine yöresel beyaz, kenarı oyalı örtüsünü dolayıp bir düğüm atmıştı. Kınalı beyaz saçları her iki yanından çıkmıştı. Örtmek değildi niyeti tümünü. Bir çiçek değil, bahçesinden topladığı bir demeti, saç bağının sağ yanına geçirmiş, geçmişin artistlerine taş çıkaracak güzellikte güzelliğine güzellik katmıştı. Sabahın erken saatlerinde başına yerleştirdiği çiçeklerin bir kısmı havanın sıcaklığı ile kendisini bırakmıştı. Belki de kendi güzelliği karşısında solmuşlardı, kim bilir. Altın minik liraları da kulaklarında parıldayarak sallanıyordu. Baş aşağı durduğu o kadar sürede bir kez olsun eli baş bağına gitmemiş, sanki oraya sabitlenmiş gibi duruyordu.

Elimdeki fotoğraf makinemle görüntülemek istedim habersiz. Biraz çekinmedim desem yalan olur. Habersiz o anı yakalamaktı niyetim. Haberi de olacağını sanmıyordum. O kadar dalmıştı ki, dünya umurunda değildi. Her anını ardı arkasına çekmek için deklanşöre basıyordum. Eğildiği yerden kendisini görüntülediğimi fark etti, bir güzel gülücük salıp işine devam etti. Alışveriş eden müşterisini yolladıktan sonra, doğruldu, çek hadi dercesine yüzüne mutluluk ifadesi katarak hafif bir tebessümle en doğal halini yakalayabilmem için bir anlık duraksadı. Çektim. Ne güzel bir kare yakalamıştım.

"Yaş yetmiş, iş bitmiş" diyenlere, yetmişi aşmış hala hayat devam ediyor dercesine tüm gücü ile tek tek ayıkladığı barbunyaları birer kiloluk ayarlayıp şeffaf torbalara doldurmuş, yan yana yerleştirmişti. Bir pazar tezgâhının önünde emeği ile ekmeğini taştan çıkarır misali kendi kazancını çıkarmak için uğraşıyordu.

"Bana da yollarsın!.." derken öyle içten söylemişti ki, göndermemeyi düşünemezdim. Arkasındaki pazarcıyı işaret ederek tekrar dönüp işine devam etti. Anladım ki o pazarcıdan adresi alacaktım. Pazarcı bizi izlemiş olacak ki, hoş bir tebessümle karşıladı beni, "teyzemin adresini alabilir miyim, çektiğim fotoğrafı yollayacağım" dedim. Kasaların üzerini örtmek için kullanılan kâğıtlardan birinin ucundan bir parça kopardı, adını adresini yazdı.

Neler düşündürdü bana Ayşe teyzem! Kim bilir gençliğinde ne gönüller yakmıştı. Bu yaşında bu konumda hala süsünü eksik etmemişti, kendinden vazgeçmemişti. Yüzünü görünce gülümsüyor insan ister istemez, dert etmemiş hiç bir şeyi kendine, ya da bundan sonra keyfini çıkar be dünyanın dercesine... O yaşta, pazarda kendi yetiştirip topladığı barbunyaları satarak mı, tadını çıkaracaktı! Mutlu olabileceği yerdi orası, ürettiğini satmaktı, gününü geçirmekti belki de. Kaç çocuk, kaç torun sahibiydi kim bilir, keşke sorabilsem, sohbet edebilseydim kendisiyle, olmadı, belki başka bir yaza, belki başka bir pazara...

Heyecanla en güzel pozunu büyük bir karta, diğer kareleri de küçük boyutlarda kartlara bastırdım. Her bir kartın arkasına güzel dileklerde bulundum kendisi için. Zarfa da adımı adresimi, belki aramak ister diye, telefon numaramı da ekledim. Kim bilir ne kadar mutlu olacaktı, tıpkı benim yollamamla mutlu olduğum gibi. Belki de kimselerin böyle bir şeyi önemsemeyip lafta, "tamam yollarım" sözünü gerçekleştirmiştim.

Tam bir hafta sonrasında öğleye doğru telefonum çaldı. Adımı sorup onayımı aldı, kendisini,"Yalıkavak pazarında fotoğraf çekmiştiniz ya" diyerek tanıttı. Sözünü kesip, "Teyzem deseniz yeter" dedim. Çok mutlu olmuştu. Çok teşekkür etti, "her biri öyle anlamlar yüklü ki çektiğiniz fotoğrafların, ne kadar memnun olduk bilemezsiniz" dedi. Duygulanmıştım!..

Ayşe teyzem çekindi dedim kendi kendime, telefonu kendi açmamıştı, uzun sağlıklı bir ömür diledim, iletmesini istedim. Dedim ya; belki bir kez daha tatil amaçlı gittiğim Yalıkavak da, Ayşe teyzemin elini öpmek için Perşembe pazarını orada bulunduğum sürece kaçırmayacağım.

YENER BALTA 24 Ağustos 2009
+
Yener Hanım,
Öyküne hayran kaldım.

Sana bu işte ekmek var.
Bir öykü güzel olur ancak bu kadar...

Usta öykücüler bile böyle güzel yazamaz.
Yaz, yaz, sen durmadan öykü yaz...

Sevgilerimle,
Hayri Balta, 24.8.9.2009

+

Merhaba,

Ellerine sağlık valla, ben orada alışveriş yaparken sen neler yaparmışsın meğer...
Sevgilerimle, yazmanın devamı dileklerimle.
G.T.

+

Yener,ciğim, teşekkür ederim.
Sevgiler.
Yalçın Efe

+

Gercekten cok guzel olmus teyzecim, gittikce kalemin alisiyor sanirim,
Ayse Teyze yi yolda gorsem tanirim sandim...eline saglik..
Optum canim,
Gigi

Hiç yorum yok: