14 Nisan 2015 Salı

Mazeret Üretim Fabrikaları




Mazeret Üretim Fabrikaları


Mazeret ileri sürmek, amaca ulaşmamış veya ulaşamayacak olan davranış için sebepler bulmaktır. “Aklımızın mazeret bulmak için sonsuz imkanları vardır.” sözü de sebeplerin sonsuzluğuna işaret eder. İleri sürülen sebep ne kadar yanlış muhakemeye dayanırsa da yapılan eylem ve etkinlik için davranışlara yüklemleme yapılır. Bir işin gerçekliği ve sonucu hakkında temelsiz temellendirmeler yapılmaya çalışılır. İşin yapılması veya terki konusunda görev ve sorumlulukların gereğini yapmamak için sudan sebepler ileri sürmek, gayret yerine zihni tembelliği tercih etme anlamına gelir. Yalandan gerçeklik uydurmadır.
“Mağlubiyet mazeret kabul etmez.” sözü ise başarısızlığın, yenilgilerin sorumsuzluğunu cesaretle kabul edebilmenin önemine gönderme yapar. Mazeret bir amacın, maksadın gerçekleşmesini sağlamak için elden gelen çabanın sarf edilmesi yerine söz ustalığını tercih ederek iş hastası olmak, görevi yapmak yerine diline yüklenmeyi ifade eder. Başarısızlık ve yenilgiler karşısında gerçeklikle yüzleşme yerine sahte gerçekliğe sığınmayı benimsemektir. İradi olarak görev ve sorumluluğu canı pahasına yapma yerine, yapmamak için sahte gerekçeler bulma çabası içinde bulunmaktır. Görev ve sorumluluğun ortaya çıkaracağı sıkıntı, acı ve ıstıraplara katlanmamak için yan çizmeyi amaç kabul etmektir. Benliğimi korumak için başarısızlık, yenilgi ve üzüntüleri hafifletmek amacıyla teskin edici çareler ve nedenler arama çabasıdır. Tembelliği, işten kaçmayı akıl silahıyla donatmaya çalışmaktır. Emir ve buyrukların gerektirdiklerini savuşturma için sebepler üreterek sonucundan kaçınmayı akıllıca bir davranış olarak sunabilme becerisidir. Yaptığı ve yapacakları hakkında başarısızlığı ve yenilgileri kendi dışındaki sebeplerle açıklama yoludur.

Bir işin sorumluluğunu almak yerine, sorumluluğu başkasının üzerine atarak keyif çatmak istemektir. Mazeret üreten insanları bu çerçevede çok kolay tanıyabiliriz. Hal ve hatır sormaya gitmeyip de işlerinin çokluğunu ileri sürenleri, kadir ve kıymetlerini azaltıcı davranışlar yapıp da yaltaklananlara, düşman olup da dost olduğunu iddia edenleri, bile bile görev ve sorumluluktan kaçanları, koca yalanlar söyleyenleri hepimiz biliriz. Mazeret, bir görev ve sorumluluğun yapılmasındaki bir eksikliği belirtme iken, kasıtlı olarak başkasını aldatmaya yönelik bir davranışa kolayca dönüşü verir. Bazıları da kuruntu ve kuşkularını mazeret olarak ileri sürüp işin yapılmasını engelleyici bir tutum sergileyebilirler.

Aşırı mazeret gösterenler, tembellik zehriyle zehirlenmiş tilki huylulardır. Kendilerini akıllı zanneden, fakat akıllıca davranmayan tembellerdir. Mazeret bazen birisi aleyhinde gizlice kötüleyici bilgi verilerek de gösterilir. Bu gammazların çok iyi bilinmesi gerekir. Başkalarını çekiştirmekten hoşlananlar işlerini aksatınca, binbir dereden su getirerek çok çalıştıklarını da ispat etme derdine düşerler.

Toplumumuz mazeret üreten insanlarla değil, iş üreten ve çalışkan insanlarla insanlık alemindeki saygın yerini alabilir. Gerçek özür ile sahte özrü birbirinden ayırt edebilecek nitelikte, çalışkan ve dürüst insanlara ihtiyacımız vardır. başarısızlık ve yenilgilere kılıf uydurmaya çalışanlar yerine, görev ve sorumluluklarını canları pahasına, alın teri pahasına yapmaya çalışanları yüceltelim. Köşe dürümcülere pirim vermeyelim. Tembelliklerine tembelce sebep bulanlara da gülüp geçelim. Mantık oyunuyla kendini akıllı zannedenlere de acıyarak bakalım... yaptığı işin sonuçlarıyla ilgili olarak bilgi, beceri, yetenek, ehliyet ve dirayetlerini ortaya koyarak açıklayanlarla işin zorlukları, şanssızlık, hastalık ve imkânsızlıkları sebep olarak gösterenleri iyi tanıyalım.

Aldığı görev ve sorumluluğu “başüstüne” diyerek yerine getirmeye çalışanlara “ama efendim, lâkin efendim, nasıl olacak efendim” diyenleri iyi ayıralım. Görevini “görev şehidi” olma inancı ve aşkıyla yapanlara saygı duyalım. Oyun adavet edilen gelinin yaptığı gibi “yerim dar, yerim dar” diyenlerin başkalarına vereceği bir şey yoktur. “Rabbena, hep bana” demek, “benden kimseye fayda yok” demektir. Bu huyda olanlar başkalarının sırtından geçinmeye alışmış, verici olmayan hep alıcı ve bağımlı kişilerdir. Güçleri, güçsüzlüklerindedir. Mazeret üreterek iş ve sorumluluk kaçkını olduklarını gizleyen bu insanlara, uyudukları bu mazeret denizinde “güle, güle” diyelim...

On kişi bir yumurtayı yerine sağlam ulaştıramadığında, her biri bir mazeret bulacaktır. Gönülsüz köpeğin ava gitmediği gibi, mazeret üretenlerin de işin, görevin gereğini ifa ve icra etmemek için bin dereden su getirirler. Bu mazeret üretim fabrikalarının, toplumun geleceğini tehdit ettiğini ve tehlikeye attığını söylemek de gereksiz... İş ve görevi yapmamak için her türlü kul uydurmaya çalışmanın da anlamı yok... kulp uydurma ustalarının ahlâki bir kişiliğe sahip olup olmadıklarını sorgulamak gerek... vicdani olgunluğu olmayan, vicdanındaki değerlere de kulp takmaya hazır bir kişiliğin örnek alınacak neresi vardır ki!... iş ve görevlerin yapılması hususunda nutuk atmaların, iş ve görevlerini nasıl yaptıklarını gözlemlemek yeter de artar bile... Lakırdı şampiyonları ile gerçekten çalışanlar arasındaki ürün kalitesine bakalım...

Prof Dr. Ali Osman Özcan

Ufuk Ötesi, Köşe Taşı

Hiç yorum yok: