13 Mart 2019 Çarşamba

ÇIPLAK AYAK


ÇIPLAK AYAK

Üstlendiği rolü iyi oynamıştı. Ciğerimi sızlatmıştı. Bu soğukta, iliklere işleyen soğukta gerçekten üstlendiği rolü iyi oynamıştı. Beni yüreğimden vurmuştu!..

Kış aylarında yatağa bile çorapla giren ben o iki çıplak ayağı görünce içim sızlamıştı. Mavi plastik terliklerin içinde, o ayazda parmak uçları mora kesmişti.

Üstüne başına baktım, üstü sıkıydı. Belli ki çaresizdi. Ya da üstlendiği rol çaresiz kişiydi. Her ne ise rolünü iyi oynuyordu. Sırf bu yüzden, rolünün vicdan karşılığını benden maddi olarak alacaktı.

Dileniyor muydu, gerçekten mi çaresiz biriydi? Bilemem! Bunun üzerinde de durmak istemem. Bana üstüne para da verseler o ayazda bir saat değil, birkaç dakika çorapsız dur deseler imkansız duramam.

Otobüs durağında herkes sıkı sıkıya giyinmiş. Kışın o soğuklarda bile başımı kapatamazken ben bile bere takar olmuştum. Birkaç kişinin yakın durduğu yerden ilerisinde duruyordu. Önünden geçerken çıplak ayaklarının fark edilmemesi imkansızdı.

Otobüs saati yaklaşmıştı. Kartımı çantamda ararken, bekleyenlerden birine, ayakları çıplak adam,
Kartı benim için de basar mısın abla? diye sordu.
Kartımda ne kadar kontur var bilmiyorum. Kalmışsa basarım,diye cevapladı.
Bir kez daha sordu, aynı cevabı aldı. Bir kez de bana sordu. Otobüs geldiğinde kendisini garantiye alma niyetindeydi. Ben kartımı çantamda bulmaya çalışıyordum. Açıkladım,
Kartımı bulursam basarım, dedim. Kartımı bulamamıştım. Metroya yürüyerek gidecektim.

Kartımı aradığım süreçte vicdanımla hesaplaşıyordum! Ona, ayağına bir çift çorap ve ayakkabı alması için para vermeli miydim? Miktar fazla olsa ne olacak, ayağında olmayanın karnı da açtır!.. Aklımdan geçen miktarı uygun buldum. Dilense de, duygu sömürüsü yapıyor olsa da, aklımdan geçeni yapacaktım. Bu gibi durumlarda ah keşke vermeseydim, mi yaşamayı hiç sevmediğim için kendimce olması gerekene karar verip uygulardım.

Metroya yönelmiş önünden geçerken; ayakların çıplak, çorabın ayakkabın yok mu senin? Neden bu soğukta terliklesin? diye kısık sesle sordum.
Yok abla, dedi.
Ayak numaran kaç? diye sordum.
"Bilmem abla, dedi.
Korkağı, çekingeni, mağduru, masumu, zavallıyı iyi oynuyordu. Eve gidip eşimin giymediği onca çorap ve ayakkabıdan birini ona getirmek geçti aklımdan. Bu iş uzardı. Yaptığım iyilik başıma iş açabilirdi.
Kart bulursam dış kapıya gideceğim, dedi.
Hastaneyi kastediyor olmalıydı. Belki de aynı duygu yüklü vicdanları hastane kapısında vuracaktı!..
Kaza geçirdim abla, ayaklarım yara içinde... dedi.
Belliydi. Pantolonunun paçalarını hafif yukarı kaldırırken,
Tamam... dedim.
Parmaklarının üzerindeki açık yarayı görmek yetmişti bana.
Al şunu, deyip ona parayı uzattım.
Ayağına çorap, ayakkabı alırsın. Lütfen bu soğukta böyle gezme, dedim.
Tamam abla, sağol abla, deyip parayı elimden tereddütsüz almıştı.

Yoluma devam etmiştim. Yolda yürürken çantamı karıştırıyordum ki kartımı buldum. O anda otobüs geldi. Otobüse yetiştim. Öndeki koltuklardan birinde çıplak ayaklı adam oturmuştu. Omuzuna dokundum.
Lütfen, ne yap et böyle dolaşma. İnsanları vicdanlarıyla hesaplaştırma! Dileniyor musun bilmem ama, bu çıplak ayaklarla bu işi yapma. Verdiğimde helalı hoş olsun... dedim arkaya geçtim.

Dileniyorsa onun ya da onu dilenmeye yönlendirenlerin ayıbıydı. Dilenmiyorsa da benim ayıbımdı.

19 OCAK 2019, YENER BALTA

Hiç yorum yok: