8 Temmuz 2010 Perşembe

EN İYİSİ GİTMEKTEN VAZGEÇMEK

EN İYİSİ GİTMEKTEN VAZGEÇMEK

Her zaman yurtdışına çıkma hayali ile yaşamıştım. Pek gerçekleşeceğini sanmasam da benim için çok uzak olan bir ihtimali bir yıl içerisinde iki kez yurtdışına çıkarak gerçekleştirmiştim. Hem de çok mutlu olmuştum. Farklı bir ülke, farklı bir yer, farklı kültürler. Yaşayarak görmek başka olacaktı.

Bir üçüncü yurtdışı çıkışım için gereken evrakların hazırlık aşamasında yaşadıklarım, gitmekten bile vazgeçirecek aşamaya getirdi. Daha önce çıkışlarımda da aynı sorunları yaşasam da tur ile çıktığımdan çektiğim eziyet şu ana kadar yaşadığımdan daha hatırı sayılırdı. Her hangi bir bağlantım olmadan turist adı altında yurtdışına çıkacaktım. Uçak biletini alarak, kararsız kalışıma netlik kazandırmış oldum.

İkinci ve en önemli işlem olan nerede kalacağımdı. Orada yaşayan arkadaşlarımın bana davetiye çıkartmaları çok zor olacağından, bir otelde yer ayırma girişimlerinde bulunduk. Uzun uzun yazışmalar sonucunda, ilk üç gün tek kişilik odada, son iki gün için de altı kişilik oda da yer olduğunu bildirmişlerdi. Gideceğim ülke Türk vatandaşlarına pek sıcak bakmadığından bu üç ve iki gün ayrı odalarda kalmamda sorun çıkarabilirler diye uyarılmıştım. Sonun da elektronik posta ile yerim ayırtılmış, gittiğim gün ister kalabileceğimi, istersem küçük bir miktar ödeme yapıp, kaydımı yaptırıp kontrole gelen polislere orada kaldığımı belirteceklerdi. Daha önce gidenlerin hatırlatmaları ile sayısız karşılıklı yazışmaların dökümünü de hazırladığım evraklara iliştirecektim.

İnternetten araştırdığım danışmanlık şirketlerinde yazılanları okuyunca, bu işin nasıl üstesinden geleceğimi tam olarak anlamış değildim. Kimisi şahsen başvurmalısınız derken, kimi bize her şeyi hallederiz, siz sadece randevu gününde bizzat gitmelisiniz diyerek kafamı karıştırmışlardı. Bir üçüncü danışmanlık şirketinden aldığım bilgi en doğrusu olsa gerek ki, telefonla en kısa zamanda elçiliği aramamı, hatta bana aramam gereken numarayı vererek yardımcı olmuştu. Ben de o zaman danışmanlık şirketleri ile bir işimin kalmayacağını söylediğimde, özel kaza ve sağlık sigortanızı biz yapacağız diyerek açıklamada bulunmuştu.

Kafam iyice karışmıştı, internetten farklı farklı aldığım gerekli evraklar listesini karşılaştırdığımda, benden çok şirketime ait bilgileri hazır etmem isteniyordu. Son geçerlilik tarihleri, asılları, fotokopileri derken işin içinden nasıl çıkacaktım.
Verilen elçilik telefonunu aradığımda kredi kartımın ve pasaportumun konuşma sırasında yanımda olması isteniyordu, bu bilgiyi operatörden alıp umutsuzluğa düşmüştüm. Hafta sonu olduğundan telefon aramamı iki gün ertelemiştim.

Aradığımda aynı uyarıları tekrar dinleyip, telefon karşısındaki yardımcı olacak elemanla konuşmaya başlamıştık. İlk sorduğu şey kredi kartımdı, ardından kredi kartı bilgilerimi alıp, kesilecek olan 23 TL. başvuru için gereken ücreti almış bulundu. Pin numarası başvuru esnasında geçerli olacağından bir numara verildi. Bunu bir yere yazmam istendi. Ardından kişisel bilgilerimin tümü tek tek soruldu, teyit etmek için bir kez daha tekrarlandı, tekrarlatıldı. Ne için çıkacağım soruldu, biletimin alınıp alınmadığını, pasaportumun geçerlilik süresinin ne olduğunu, evli miyim, bekar mıyım, ne ile geçindiğim, okul ile bir bağlantımın olup olmadığını, ne kadar bir süre kalmayı düşündüğümü, bu ve buna benzer soru zinciri uzayıp gitmişti.
En sonunda benden istenen belgelerin neler olduğunu tek tek, zır cahil bir insana anlatır gibi anlatmış, bir de teyit etmek için sık sık geriye dönüp bana sormuştu. Konuşma sırasında tek tek söylenenleri not etmiş, önemli olan yerleri belirtip beni uyarmıştı. Uçak ve kalacak yerlerin orijinal kağıtlarını istendiğini söylemiş, benzer bir belgeyi kabul etmeyeceklerini, geriye dönüp tekrar bu işlemleri baştan yapabileceğimi hatırlatmıştı.

Ben tümünü elektronik ortamdan halletmiştim. Uçak biletinin oluru yoktu. İnternetten üzerinden, yabancı bir havayolundan alınmıştı. Arayıp konuşmam gerektiğini belirtmişti. Otel rezervasyonu için bana yardımcı olana arkadaşımı aramış, en kısa zamanda imzalı, soğuk kaşeli ve kalacağım günleri belirtir dökümünü yollamasını istemiştim. Aldığım randevu gününü bir hafta ileri erteletmeyi son anda akıl etmiştim. Otel rezervasyonu olmadan gitmem eksik evrak olacaktı ve başvurum kabul edilmeyecekti. Pasaportumun en az altı ay geçerlilik süresinin olması, kaşe ve imza için boş sayfalarının olup olmadığını, gerekli olan birkaç sayfanın neler olduğunu belirtip fotokopisi ile orijinalini yanımda getirmem belirtilmişti.

İnternetten ya da şahsen gittiğimde Şengen vize talep formu ve ekteki beyanname isimli formları çok dikkatli ve gerçeğe uygun biçimde doldurmamı istemişlerdi. İki adet vesikalık fotoğrafın milimetrik ölçülerini verip birinin formun üzerine, diğerinin de pasaportun ön yüzüne ataçla ataçlamamı istemişti. Seyahat ve sağlık sigortasının çok kapsamlı olması gerektiğini, kaç günü kapsadığını aslının ve fotokopisinin olması gerektiğini bildirdi.

Yorulmuş ve sıkılmıştım. Zaten daha önceden oluşturduğum listedeki evrakların hazırlığı geçersiz olmuş, yeni uzun bir liste oluşturuyordum.

Üzerime kayıtlı ne kadar malım, mülküm, param varsa belgelerinin orijinallerini ve fotokopilerini belirtmiş, nüfus müdürlüğünden tam teşekküllü vukuatlı nüfus dökümü aslı ve fotokopi olarak istenmişti. İş yerimden vize talep belirten izin belgesi, çalıştığımı süreyi belirten belge, işe giriş bildirgesi, en son maaş bordrosu aslı fotokopisi diye belgeler sıralandırılıyordu.

Elçiliğe geldiğimde 2-3 nolu kapılardan girmem gerektiğini eğer gününde ve saatinde gelmemem durumunda yaptığım 60 Euro'nun geçerliliğinin kalmayacağını ve altmış Euro'yu bozuk olarak bulundurmamı belirtmişti. 20 dakika önce gelip UPS Kargo uğrayıp daha sonra pasaportumun adresime kargo ile geleceğinden 13 ila 18 TL. kargo ücreti paranın yanımda olmasını bildirdi. Yanımda hiç bir eletronik eşyanın olmamasını önemle belirtip, cep telefonu, dijital fotoğraf makinesinin bırakılabilecek bir emanet yerinin olmadığını söyledi.

İş başa düşmüştü. Bütün evraklar tekrar elden geçecek, gereklileri istiflenecek, kalan belki gerekebilir diye ayrı bir dosyada toplanacaktı. Otel ve uçak rezervasyonlarını beklerken, hazırlamam gereken diğer kâğıtlar için bankadan başlamıştım.
Tam teşekküllü vukuatlı nüfus dökümü için Nüfus Müdürlüğü'ne gittiğimde henüz mesai yeni başlamıştı. Gördüğüm kalabalık beni şaşırtmıştı. Ne çok işi düşen vardı. Bahçede, kapıda, koridorda, kapı aralığında, merdivenlerin basamaklarında, bankların önünde bekleyen onca insan kalabalığı, içerideki her hangi bir havalandırmanın olmayışı ile ağır havayı numaratörden numara alana kadar teneffüs etmiş, kendimi dışarı atmıştım. Giriş katındaki bulunan tuvaletin keskin kokusu bir anda havada estiriyordu. Tuvaletin kapısını kapatmak, görevliye sık sık gereken temizliğin yapılması gerektiğini uyarmak istesem de vazgeçtim.

Benden önce aynı işlem için on kişi vardı. Sıramı bir içeri girerek, bir dışarı çıkarak beklemiştim. Hiç beklemediğim çabuklukta kâğıdı almıştım. Babam, annem, ablalarım ve benimle ilgili bütün dökümler maddeler halinde sıralanmıştı.

Bankadan hesabımda olan miktarı belirtir kâğıdı almak için tam tamına benden önce otuz yedi kişinin işlemini yapmasını sabırla bekleyecektim. Bir üst kata çıktım, tümü emekliden oluşan memurların yüzlerine tek tek baktım. Çileli yüzler dedim kendi kendime. Üstlerinde başlarında yoktu. Yüzlerinde bir umut yoktu.

Tam karşımda oturan emeklinin sol yüzüne felç inmiş, gözlüğünün sol tarafı alnına yaklaşmıştı. Gözü çukuruna kaçmıştı. Ağzı sol tarafa kaymış, benimle konuşmaya başlamıştı. Anlattıklarının birini bile anlamamış, kendisini dinlemeye çalışsam da olmamıştı. Neyse ki yanına başka bir emekli oturmuş, ona anlatmaya başlamış, benden daha sohbet sever biri ile karşılaşmanın sevinci içinde konuşmayı yoğunlaştırmışlardı.

Yanıma gelen emekli teyzem aradığı cep telefonu ile aralarında sorun olan kişinin kendisini görmeden gittiğini, "düğün olmuş mu düğün?" sorusuyla sorununu karşı taraftaki konuşanla paylaşmaya dalmıştı.

Torunları olsa gerekti, biri kız çocuğu diğeri oğlan, elleri göğüs hizasında bir sağa bir sola daha sonra çift elleriyle birbirlerinin ellerine vurarak kendi dünyalarında oyunlarını oynuyorlardı.

Başka bir masanın önünde oturan emekli, bayağı yaşlı idi, birden yere dağılan iki yüzlük paraların ayağına, masanın altına yayılması ile tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Kendisine yardımcı olan memur tek tek paraları toplayıp istiflemiş, sayması için tekrar eline vermişti. Sayamıyordu, ya unutuyor, ya karıştırıyor tekrar baştan başlıyordu. Karşımda oturan iki emekli sohbete ara verip, "gidecek şimdi eve, eline bir yirmilik tutuşturacaklar, gerisini elinden söke söke alacaklar, yaşadığı sürece de köpek muamelesi yapacaklar", diyerek kendi düşüncelerini yaşlı emekli için aktarıvermişti.

Telaşlı hali, ne yapacağını bilmez bir bayan koridorun önünde çalışan memura, " hemen aramam lazım" deyip, telefon numarasının aklında olmadığını, çantasını karıştırıp, "hemen iptal ettirmeliyim, her şeyimi çaldırdım" demesiyle telaşının nedenini anlayıvermiştik.

Bayan banka memurlarının giyimlerindeki titizlik ve abartı benim giyim anlayışımdan çok uzaktı. O uzun ince topuklu ayakkabılarının üzerinde salına salına yürümeleri, yerlerinden kalkıp işleri için yöneldikleri yerlere gidişindeki süzülüşleri yaptıkları işin ne kadar acelesiz olduğunun habercisiydiler.

Numaram gelmiş, benimle ilgilenecek olan masanın önündeki sandalyeye oturmuş, derdimi anlatmıştım. Hemen başımda dikilen emekli derdini birkaç kez anlattıktan sonra, "görmüyor musunuz, müşterim var, işlem yaptırmasanız da, sorunuzu şu anki müşterimden sonra yanıtlayabilirim", diyerek biraz kaba, biraz nazikçe söyleyivermişti.

Kâğıdımı almış çıkmıştım. Üzerimden küçük bir ağırlık daha kalkmıştı. Şimdi sıra vesikalık fotoğrafa gelmiş, sevimsiz bir karede yüzümün donukluğu beliriverecekti. Neyse ki yapmacık gülüşler, hafif sağa, biraz aşağı başımı eğmeyecektim. Gerilmeden fotoğrafımı çektirmiştim.

Paramı ödeyip çıkacakken, belli ki aralarında yaş farkı çok olan anne ile kızın girmesi dikkatimi çekmişti. Anne zor duyuyor olsa gerekti ki, "evladım bizi geri gönderdiler, bu fotoğrafta alnı kapalıymış kızımın, tekrar açık hali ile istiyor elçilik", diyerek açıklamada bulunmuştu. Fotoğrafçının açıklamasını duymayan anne, "efendim" dediğinde, kızının sert ve kaba bir şekilde adamın dediklerini tekrarlaması ne kadar tahammülsüz olduğunun kanıtıydı.

İş yerimden, muhasebeden kalan evrakları toparlamam gerekti. Tek tek listeye bakıp, buluşma gününde nelerle karşılaşacağımı hatırladıkça, gitmemin pek de lazım olmadığını, gerekirse yaptığım harcamaları sineye çekip gitmekten vazeçebileceğimi, kendime telkinde bulunarak olabilecek olumsuzluklara karşı hazırlamıştım.

YENER BALTA
6 TEMMUZ 2010

x
Sevgili Yener,
Öykünüz ne kadar övülse değer.

Çok güzel anlatmışsın şu bürokrasiyi...
Ben olsam çekmezdim bu kadar eziyeti...

Şimdi kal sağlıcakla,
Sevgiler sana...
H.B., 6.7.2010
x

Hiç yorum yok: