20 Ağustos 2013 Salı

BİSİKLETİM UKTE (HER ŞEY ZAMANINDA)


BİSİKLETİM UKTE
(HER ŞEY ZAMANINDA)

Benim bu yaptığım yetmiş yaşından sonra üstü açık, kırmızı spor bir arabaya binmeye benzer. Olsun, yaşım ne olursa olsun, içimde ukte kalan şeyi yapmak istemiştim. 

Çocukken mahallede birkaç arkadaşımın bisikleti vardı. Arkadaşım olmayanların daha çok... Sadece Meral adlı arkadaşım beni bisikletine bindirirdi. O önde, ben arkada o küçük bisiklete birlikte binerdik. O zamanlar Pinokyo marka bisikletler çok moda idi. Sokakta olduğumuzda ve yaz tatillerinde bisikletin üzerinden inmezdik. Upuzun mahallemizin bir başından diğer başına gider gelirdik. Bazen bize yasak olan yokuş aşağı caddeye kendimizi bırakırdık... Bisikletin üzerindeki neşemizi, mutluluğumuzu anlatamam...

Bir bisikletimin olmasını çok istedim. Çok da dillendirdim anneme, babama... Almadılar, belki de alamadılar!.. Başka bir şeyi bu kadar çok istediğimi hiç hatırlamıyorum!.. Neredeyse her gün, defalarca dillendirdiğimi hatırlıyorum. Hatta halamın oğlu kullanmadığı, sadece frenlerinin tutmadığını söylediği bisikletini, "al götür senin olsun" demişti. Ankara'nın bir ucundan diğer ucuna o bisiklet nasıl gelecekti, keşke buna çözüm bulsalardı. Ama sözüm geçmiyordu ne anneme ne babama... Demek ki bunu bile yapacak ne maddi durumları ne de zamanları vardı.

Şu an hatırladım, gülümsetti beni! Sanırım üniversite yıllarıydı. Annemin arkadaşı, bir konuşma sırasında küçük kızına yeni bisiklet aldıkları için eskisini, "al götür işine yararsa" diye bana vermişti. Aldım, akşamları hava kararınca o yaşımda sırf spor amaçlı mahallede binmiştim. Çocukluğumdaki tada varamadan... Sonrasında yine spor amaçlı, odamın bir köşesinde zincirini çıkartıp boş pedal çeviriyordum...

Yıllar yıllar sonra kendime bir bisiklet aldım. O çocuk heyecanı yoktu artık... Çocukken çok istediğim bir şeye sahip olmuştum. 

İlk zamanlar oturduğum mahallenin bisiklete uygun olduğunu düşünsem de bunu değerlendirmeye vaktim olmamıştı. Bindiğim günlerden birinde, annesiyle yürüyen küçük oğlan çocuğunun yanından geçerken, "anaaa garıya bak bisiklete biny" deyişi kulaklarımda yankılanmıştı. 

Evle iş yerimin arası bisiklet mesafesi olabilecek yakınlıktaydı. İlk zamanlar bisikletle gidip gelmeyi denedim. Özel bisiklet yolu ne yazık ki henüz olmayan şehrimizde, cadde de kullandığımda arabalar geçit vermiyordu. Kaldırımda kullansam, bozuk yollar, in çıklar, yayalar... Enerji harcandığından terlemek, tüm gün o kıyafetle iş yerinde çalışmak olmuyordu. Yine de yılmayıp gidip geldiysem de, yazın sıcağı, baharın yağmuru, kışın karı derken pek de binemedim bisikletime...

Şu zamanda her bahar bisikletimi çıkarıp, lastiklerini şişirip bineyim desem de ne zamanım oluyor ne de enerjim...

Evimin içerisinde arasıra gözüme çarpan, her şeyin zamanında güzel olduğuna bir kez daha karar verdiğim bisikletimi yine de hala seviyorum. 
YENER BALTA, 19 AĞUSTOS 2013

Hiç yorum yok: