27 Ağustos 2013 Salı

ÜÇ SIFIR

ÜÇ SIFIR

Türk lirasından üç sıfır kalktı kalkalı kafam hala karışık. İşim
her gün parayla... Neyseki büyük paralar değil uğraştığım. Paranın
büyüğü küçüğü pek olmuyor aslında ama...

Hediyelik eşya dükkanıma geçen koca bir günün sonunda gelen
müşterilerin azlığından şikayet ettiğim bir anda,
"İyi akşamlar," sesiyle başımı kaldırıyorum, içeri giren orta yaş, iyi
giyimli kadın müşterinin selamlamasıyla...

"İyi akşamlar. Nasıl yardımcı olabilirim?" diye soruyorum kendisine...
Hediyelik bir şeyler düşündüğünü, biraz bakmak istediğini belirtiyor.
Raflardaki peştemallere, duvardaki seramiklere, vitrinde duran
biblolara bakıp, kararlı bir şekilde, "şunlar" diyerek üçlü seramik
kuşu, "şu" diyerek büyük nazarlığı, "şu peştemallerden de üç adet
almak istiyorum." deyince yüzümde yayılan tebessümle istediklerini
tezgahta toparlıyorum. Biraz önceki olumusuz düşüncem aklımdan uçup
gitmiş, bereketiyle geldi bu kadın deyip, satışların düzeleceğini umut
ediyorum bir an.

Tezgahta duran yegane yardımcım hesap makinesini elime almış, gerekli
indirimi yaparak çıkan toplamı kendisine göstererek 120 TL. olur size
dedim. "Peki" dedi. Keşke indirim yapmasaymışım diye geçirdim içimden.
Neyse, diyerek savdım pişmanlığımı aklımdan. Seçtiklerini hediye
paketi yapmam için ayrı ayrı gruplayarak, "bu şekilde düzenleyin
lütfen" diye söyledi. Bekletmemek için olanca hız ve titizliğimle
paketledim. Kredi kartı ile ödemek istediğini belirterek kartını
uzattı. Kartı aldım, post cihazından geçirdim, tutarı girdim.
"Şifreniz lütfen" dedim. Yazar kasadan da fişi kestim. Post cihazından
çıkan belgenin bir kopyasını, kredi kartını ve yazar kasadan çıkan
fişi müşteriye uzattım. Nadir müşterilere kullandığım kağıt çantalara
koyduğum hediyelikleri kadına uzattım, teşekkür ederek dükandan çıktı.

Neyse, en azından anahtarı kapıya soktuğum anda genel giderler olarak
hesapladığım para akşamın bu saatinde kasanın artı hanesine geçmişti.
En azından bugünü kurtarmıştım.

Elimde duran fişin bir kopyasını yazar kasanın bölmesine koyarkan
gözlerime inanamadım. Birkaç kez baktımsa da olan olmuştu. 120 TL.'nin
yanına fazladan üç sıfır daha basmıştım. 120.000 TL. oluyordu. Elim
ayağıma karışmıştı. Ne yapmıştım ben!.. Hemen bankayı aradım. Durumu
açıkladım. Böyle bir yanlışlık vergi dairesi ile başımın belaya
girmesi demekti. Kişisel bilgilerin gizliliğinden dolayı bana telefon
numarasını vermemişlerdi. Banka müşterinin bana ulaşmasını
sağlayacaktı.Kısa bir zaman sonra müşteri beni aradı. Kendisi de daha
sonra farkettiğini, yarın dükkana uğrayacağını söylemişti. Biraz
rahatlamıştım. Ama sorun giderilmemişti. Hemen muhasebeye bakan
arkadaşımı aradım, durumu açıkladım. Kötü bir sorun olduğunu bayağı
bir uğraşmak gerektiğini, ama çözülmeyecek bir durum olmadığını
belirtti. O akşam uyku bana haram olmuştu.

Ertesi sabah muhasebeci arkadaşı kapıda görmek omuzumdaki yükün biraz
da olsun hafiflemesine neden olmuştu.
"Nasıl yaptın böyle birşeyi?" diye sordu.
"Bak, göstereyim"dedim. Yan tarafımda duran yazar kasanın rakamlarına
önce "120", sonra ".", sonra "000" basıp el alışkanlığı ile "nakit
tuşu"na basarak, işte aynen bunu yaptım. Dedikten sonra, o anki
sesizlik durumun vahimliğini ortaya koymuştu!.. O anı şu an ifade bile
edemem!.. Yaptığım yanlışlığı bir kez daha yapmış olmanın şaşkınlığı
içerisindeydim. Yanlışlığı aşmış salaklığa ulaşmıştım. Sinirlerim
boşalmış, ağlamakla gülmek arası gidip geliyordum. Arkadaşım halime
gülüyordu. İşin içinden nasıl çıkacaktık. Hadi bir kere 120.000
basmıştım, ikinci kere böyle bir hata yapmak akıl karı değildi. Gülmem
tamamıyla ağlamaya dönüşmüştü.
"Dur bakalım, sakin ol!" demişti muhasebeci arkadaşım... İkinci
yanlışlığı iptal fişi ile düzeltmiştik.
"Sakin ol ki, bu iki yanlışı biran önce düzeltelim" demişti. Derken o
da kendini tutamıyor, gülüyordu.

Müşteri fişi bana ulaştırmıştı. Birer kopyalarını vergi dairesine
yazacağımız dilekçeye iliştirmek için almış, sanık sandalyesinde ifade
veren suçlular gibi tüm detayları tek tek anlatan bir dilekçe yazmış,
altına da imzamı atmıştım. İmzamda yaşanan olaya tüy dikmek olmuştu.


20 Ağustos 2103
-- 
YENER BALTA 

Hiç yorum yok: