27 Şubat 2015 Cuma


"Bencil daima en sevdiği kişiye, yani kendisine zarar verir" Bernice Peers

Kocaman bir ağız sizi yutacak gibi hissedersiniz... İlişki içindeyken iki kişiymişsiniz duygusunu bir türlü yaşayamazsınız. "Oburluk" özelliğinin, iştahlı olmaktan farklı birşey olduğunu anlamaya başlarsınız. "Oburluk" derken, insan ilişkilerinde ve hayata karşı oburluktan bahsediyorum. Bu öyle bir açgözlülüktür ki, sonu gelmez bir istek ve doyumsuzluk haline seyirci kalırken öte yandan bir türlü de konduramazsınız; "Yok canım bu kadar da olmaz artık" diye...
 
Gördüğünüze inanın, inanın ki kendinizi korumaya alın! Neden mi? Çünkü, bencilin seyir defteri, sürekli kendini tekrar eden bir insanlık halidir. Bencil kişide, sanki hiç doymayacakmış gibi bir duygu durumu hep vardır. Kendi ihtiyaçları her zaman öncelikli olduğu için, siz kafanızı uzatıp, elinizi kaldırıp, gözünü kırpıp, ses çıkarıp, havaya zıplayıp hatta amuda kalkıp kendinizi göstermeye çalışsanız da üzülerek söylüyorum; görüş alanına giremezsiniz. 
 
Sürekli olarak "Ne kaçırıyorum?" kaygısı içindedir. Sizi kendi doyumunun bir aracı olarak görür. İlişkilerinde stratejik davranışlar geliştirir ve genellikle; "Bu kişiden acaba ne fayda sağlarım" diye bir düşüncesi vardır. Kanaatkarlık ve gerçek bir doyum duygusu yaşayamadığından, huzursuz bir yapısı vardır.   
 
Birey olma yolculuğunda kendini sevmenin önemi hiç kuşkusuz sağlıklı bir "Ben" den sözededebilmemiz için zorunludur.  Peki aslında bunun anlamı nedir? Kendini sevme; kendi çıkarı için başkalarının haklarını ve de çıkarlarını gözetmeksizin davranma, ilişkilerini ona göre oluşturma ve insanları kullanma mıdır? Başkalarının zarar görmesi pahasına kendi işini yürütme ve onlardan faydalanmaya çalışmak mıdır? "Kazanmaya giden yolda herşey mübah mıdır?"
 
Daha da kötüsü yaşadığımız dünyada iş ve üretim ilişkileri birey olmanın yerini, sürekli rekabate dayalı ilişkilere dönüştürdü. Başarı ve kazanma hırsı çürüyen benliklere, beraberinde ise bencilliğin de normal olduğu sanrısına yol açtı. 
 
Sullivan; "Sevmek kendi doyumunu yaşarken, karşındaki kişinin de doyumunu gözetmektir" demiştir yani ne demek istemiştir?; "Öteki" nin varlığının farkında olmak, paylaşmayı bilmek ve verme kapasitesine sahip olmaktan sözetmektedir. Bencil ise ne yapmaktadır?; Fayda sağlayacağı ya da konfor hissetttiği her durumu kendine yontmakta, kendisine yararlı bulduğu, işine gelen herşeyi bünyesine katmakla meşgul olup yanındakini hiçe saymaktadır. 
 
"Hiçe saymak"!!! Bir insanı hiçe saymaktan bahsediyoruz... Canıyla, kanıyla hemen yanında yer alan, özne olmayı fazlasıyla hak eden, çocuğu, karısı, sevgilisi veya arkadaşı farketmez kendisinden insanca bir ilgi, özen ve saygı bekleyen birisini hiçe saymaktan bahsediyoruz. 
 
Ancak dramatik olan şudur; bencil fazlasıyla kendisi ile meşguldür, meşguldür de aslında kendisine karşı çok ilgili görünse bile ne yazık ki kendisini sevmez, başkasından alıp kendisini doldurma çabası bundandır. Sürekli başkalarından alarak içindeki boşluğu ve yalnızlığı doldurmaya çalışmaktadır, ama nereden bilsin ki başkalarından alarak o boşluklar asla dolmaz hatta dolmadığı gibi giderek açık büyür.
 
Siz bencil insanları yemek masasında hemen tanırsınız! Yemek yeme davranışları hemen dikkatinizi çeker, onlar kafasını önüne eğip ne varsa süpürürken, siz masada dekor işlevi görürsünüz, bir iki laf etmeye çalışsanız da arkasından atlı geliyor telaşında karnını doyurmaktadır. Müthiş alan kaplarlar ve siz kenarda köşede kalmış hissiyatı yaşarsınız. 
 
İki kişilik etkinliklerinizde onun beğenileri, zamanı ve kuralları vardır. Mesela her zaman gittiğiniz bir eğlence mekanında, kendisi eğleniyorsa sizin uykunuz da gelse yorgun da olsanız; "o" sabahlayabilir, başka bir gün eğer keyif alamadıysa siz kalmak isteseniz de; "Ben bugün buranın enerjisini beğenmedim" deyip sizi de sürükleyip çıkarabilir.
 
Küçük bebeğiniz varsa geceleri uyanma ve bakım verme görevi tamamen size aittir, hatta "o" uyanmamak için çeşitli önlemler alır. Evin sorumluluğunu almada mümkün olduğu kadar sıyrılma ve diğerine yıkma yolları arar. Televizyon izlerken de kendi önceliği vardır hatta kumanda ruhsatlı taşıma silahı gibidir. Yemekle kavga eder gibi karnını doyurduktan sonra, hızlıca salona geçmek için "depar" durumundadır.
 
En önemlisi kendi haz ve doyumuna engel oluşturan bir durum olursa fazlasıyla gergindir, engellenme öfke yaratır, allem edip kallem edip o ihtiyacını giderir, ihtiyaçlarını erteleyemez. 
 
Peki bunlardan sonra size ne mi olur? Sahiden ne olur? Cevap vermeye gerek var mı? Siz biliyorsunuz... Arife tarif gerekmez bence.

Hiç yorum yok: