31 Mart 2008 Pazartesi

ARA VERMEK!..

ARA VERMEK...

Her ne kadar örtüsü beyaz olsada rengi karanlık olan kış mevsimini geride bırakalı çok oldu. Karın üzerinde yürürken bırakılan izler gibi bizde de izler bıraktı. Acısıyla tatlısıyla... Daha bir zorladı ayakta kalabilmek için mevsimlerin en beyazı ama aslında en karası... Sabahı akşama bağlayan günlerde içimizi ısıtan sıcaklıkları arar olduk. Belki de sevgiyle bakan iki göz, tüm sevgisi ile bize dokunan sıcak bir el, tatlı bir dil aradık duymak için bir çift güzel söz. Tümü geride kaldı.

Tüm açlığımızı doyuracak enerji her sabah hiç şaşmadan gülümser bize, bazen kızgın, bazen puslu doğarak uzaklarda ama aslında içimizde... Tüm canlıların yaşam kaynağı güneş yaşatır bize o yaydığı sıcaklığını baharlarıyla, kışıyla, yazıyla... Nasıl da içimizi ısıtır, nasıl da enerjimiz olur bizim. Bazı sabahlar yağmur yağıyorsa, hava kapalı ise eğer yataktan çıkmak istemez insan, işe gitmenin sorumluluğu omuzlarda hissedilirken. Ama boşuna, belki bugün diğer günlerden daha bir farklı olur diyerek bir umut! Haftanın rutin günleri pazar sabahları şaşırır saatini...

Hepimizin beklediği şu günlerde en çok arzu edilen uzaklaşmak, kaçmak bir yerlere. Belki de hiç geriye dönmemek. Keşke gittiğimiz yerden hiç gelmesek, keşke buralarda kalabilsek, bu mavilikte, bu yeşilin yaydığı oksijende... Hep ertelenen hep sonraya itilen, sorumlulukların omuzlardaki yükü hissedilince emekliliğe bırakılan gerçek istekler.
Ait olduğumuz yere geri dönmek olmasa, hep bir sonra ki gidilen yer kalan olsa geride. Yeni bir yaşam, yeni bir mekanda, yeni insanlarla, yeni bir çevrede. Her şeye sıfırdan başlasak mesela, kullandığımız bilgisayarları yeniden başlattığımız gibi tek tuşa basarak yenilesek kendimizi. Keşke olabilse...

Yaşam var oldu olalı bu yaşadığımız düzen olması gereken ki böyle kurulmuş gidiyor. Rutin düzeni ile, bazen sağlımızla sarsıyor bizi, anlıyoruz ki bu tek düzelik bile güzel, her şeyin başı sağlık deyip şükretmesini biliyoruz.

Yaşamda var olabilmek, ayakta kalabilmek herşeyden önce insan olabilmek için üretmemiz gerektiğini hepimiz biliyoruz. Meslek olarak seçtiğimiz işe ara verme zamanı şu güzel sıcak yaz aylarında geldi çattı. Bir yıl boyunca çalışıp yorulduğumuz günleri belki onbeş gün, belki bir ay süreye sıkıştırıp dolu dolu geçirmek tek isteğimiz.
Kenara birkaç kuruş koyabildiysek, kendi yaşam standardımızda keyfini çıkarabilmekse eğer, bir an önce gelse şu özgür olabileceğimiz kısıtlı günler.

Yeni yerler, yeni keyifler, yeni tatlar... Şöyle uzanmak denizin verdiği eşsiz huzurda, yeşilin içinde kaybolup koklamak havayı, o güzelim havayı depolamak ciğerlere dönüşte kullanmak üzere. Belki de bir yerlere kaçmadan evimizden hiç çıkmasak. Tüm rahatlığı ile çıkarsak tadını evimizin. Hep sonraya bıraktığımız, yapmak istediğimiz uğraşlarımızı bir bir gerçekleştirsek zevkine vararak.

Belki de doğduğumuz toprağa geri dönmek, çocukluğumuzda yaşadıklarımızı anılarımız da yaşasak belki biraz buruk.

Herkesin hakkettiği bir ödül diye düşünüyorum bu dinlenme sürecini. Herkese iyi tatiller diliyorum.

Yener Balta
17 Haziran 2006

Hiç yorum yok: