BÜYÜKLÜK!
Ben küçükken, büyüklerim
benim için çok büyüklerdi! Gözümde çok büyütürdüm onları. Onlar doğruyu
bilirlerdi, hep doğrudan, iyiden yana olduklarını sanırdım. Her şeyin
üstesinden gelirlerdi. Saygım sonsuzdu, öyle öğretilmişti.
Ben büyüyünce onların o kadar
büyük olmadıklarını gördüm. Hatta bazılarından büyük olduğumu!.. Anne, baba, abla, amca, teyze, hala... tüm bu
adlandırmalar, “benden büyüksün sana olan saygım sonsuzdur” anlamına
geliyordu... Bu büyüklük, öğretilmiş ezberden öte bir şey değildi bence. Bu
söylemlerle büyüklüklerini ve büyük olmayı bir üstünlük sanıyorlardı. Toplumun
kural ve yaptırımları daha da saygınlığa dönüştürdü o kendini büyük sanan
büyükleri!..
Abla, teyze, amca...
dediğimde; “benden büyüksün, beni koruyan ve kollayansın, senin küçüğünüm”
demiş oluyordum. Ben bunun farkındaydım, onlar farkında mıydı?
Şu anda ben de o büyük
dediklerimin yaşındayım. Tek fark ben büyüklük nedir farkındayım!
Anne; Anneme anne demek, evet
büyüklüktü, bana can verendi, bundan büyük ne olabilirdi ki, o sonsuz sevgi,
unutulmaz tek koku, sımsıcak bir sarılış, kendinden bir parça, uykusuz geceler,
çile, mücadele... Annem, en büyüğümün bir diğeriydi.
Babam benim için haktı,
karardı, sınırsız bilgiydi, okumak, yazmak, öğretmekti. Sevgiydi, anlayıştı,
sıcacık kucaktı, tatlı bir tebessümdü, üzerimde iki gözdü, o her şeydi benim
için. Benim babam “BABA” dediğimde büyüklüğünün hep hakkını verendi.
Herkes böyle miydi peki?
Eğitim sürecinde sayısız öğretmenlerim oldu. Birkaçı öyle büyüktüler ki saygım
sonsuzdu. Büyüklükleri, öğrettikleriyle, örnek oluşlarıyla her zaman bende
kalacaklardı. Fırsatım olsa o birkaçına cani gönülden tekrar “öğretmenim” diyerek
teşekkür etmek isterim. Diğer bazı öğretmenler de bu adlandırmaya öyle güzel
sinmişlerdi ki, ham kişilikleri ile sadece görev olarak orada bizlerin
başındaydılar. Yine de sağ olsunlar...
Abla!.. Aynı kandan, aynı
candan. Bunu ben iyi bilirim. Üç ablam var benim. Bir tek ben ablayı
kullanırım. En küçük olduğumdandır belki de... Hani derler ya, "kardeş hayat
demektir. Kimi zaman üzüldüğün anda karşında bulabilmektir!.." Yaşımız
ilerledikçe aramızdaki yaş farkının kapandığını anladım! Hepimiz büyümüştük!..
Ben yine de,
yaşımız sekseni de bulsa abla demeyi tercih ederim her üçüne de...
Tanımadığımız birine bile
hitap ederken abla, teyze, amca, dayı... dememiz, belki de bir nevi haksız
ezber öğretiydi... İçimizde büyüttüğümüz aslında büyük olmayan
büyüklerdi bunlar...
Bazen, o büyük bildiklerime
verdiğim değerin henüz anlaşılmadığını anladım. Adlandırmaları adlarının yerine
koyarak yanımda, içimde daha değerli kıldığımı anlamadıklarını anladım. Adlandırmalarla
hitap ederken, “hala ben sizin küçüğünüzüm, korumanız kollamanız gerekmiyor mu?”
sorumdan habersiz olduklarını anladım. Çata çat karşılarına alıp benimle çatışmak,
alınmak, darılmak, kırılmak, hep haklı olmaları onların benden büyük
olmadıklarının bir kanıtıydı.
Yaş olarak büyük olmak
büyüklük için yetmiyordu. “Akıl yaşta değil baştaydı!”
YENER BALTA, 22 OCAK 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder