26 Ocak 2016 Salı

DOĞADA OLMAK – II

DOĞADA OLMAK – II

Kışı burada ilk defa hissettim. Kuzeydoğudan esen bir rüzgar çeşidi olan poyraz soğuğu getirmişti Deniz üzerinde küçük beyaz dalgalar sürekli birbirinin tekrarıydı. Burada, esen rüzgarlara da merak salmıştım. Zeytin ağaçlarının aynı yöne eğilmelerinin nedeni sert esen poyrazdan olsa gerekti.

Evde olmak hareketsiz olmaktı. Soğuk ve sert esen rüzgar yüzünden bir gün ara verdiğim yürüyüşüme bugün pek de aldırış etmeden çıkmıştım. Rüzgar biraz daha yumuşamıştı.

Denizi yukarıdan görüyordum.

Yeşil ile mavinin arasında yürürken önümde dans edercesine oradan oraya konan küçük, ürkek çıvgın sanki bana eşlik ediyordu. Yeşil topraktan fışkırmış, taşların arasından bile kendine yer bulmuştu. Kızılkuyruk daldan dala konarak doğanın renginde kaybolmuştu. Alakarga ağzında palamut ile bir anda önümde belirip palmiyenin gövdesine konmuştu. Martılara alışmıştım artık. Onlar tek ya da çoklu denizin üzerinde, özellikle balıkçı kayıklarının gözleyicisi, çığırtkanlarıydı hep...

Denizin kumsalla buluştuğu yerde küçük taşlar suya kapılmış bir ileri bir geri gidip geliyordu. Kumsalın bitiminde bodur zeytin ağaçları, uzun palmiyeler, okaliptüs ağaçları, palamutlar, zengin bitki örtüsüyle yeşilin bin bir tonu vardı.

Havanın kötülüğü herkesi eve kapatmıştı. Kumsalda bir tek ben vardım. Arada inşaat işçilerinin sesi geliyordu. Bir de denizin kıyıya her vuruşundaki yorucu ses. Bir gelip bir giden küçük dalgaların bıraktığı beyaz köpüklerin arasında deniz kabuklarını arayıp bulmak benim için hazine avcılığıydı. Bulduğum irili ufaklı deniz kabukları her defasında beni heyecanlandırıyordu. Her gördüğüm bu mucizevi taşları yerden almak için hiç üşenmiyordum.

O sürede denizin sesini duymaz olmuş orada kaybolmuştum. Birden tiz bir kuş ötüşü beni uyarmıştı. Sese doğru başımı kaldırmıştım. Palmiye ve okaliptüs ağacının karmaşasında, kendini bana göstermek istercesine seslenmiş, görebilmem için çıplak dala konmuştu. Birkaç kez tiz sesiyle ötmüş, baştan çıkaran renk cümbüşü tüyleriyle büyülemişti beni. O bir yalıçapkınıydı nede olsa! Pır deyip uçup gitmişti. Arkasından şaşkın bakakalmıştım.

Bugün doğa bana sürpriz yapmakta çok bonkördü. Buna çok isteyip de rastlayamadığım spiral deniz kabukları da dahildi. Bu kadar çok sayıda rastlamamın nedeni gece denizin dalgalı olmasından kaynaklanıyor olabilirdi. Tüm topladığım deniz kabuklarını ceplerime doldurmuştum. Bir çocuğun saf mutluluğuydu benim ceplerimdeki o an!..

Rüzgarın şiddeti beni yürümekten vazgeçirmemiş, doğada kaybolmayı sürdürmüştüm.


YENER BALTA, 25 OCAK 2016

Hiç yorum yok: