DOĞADA OLMAK – II
Kışı burada ilk defa
hissettim. Kuzeydoğudan esen bir rüzgar çeşidi olan poyraz soğuğu getirmişti Deniz
üzerinde küçük beyaz dalgalar sürekli birbirinin tekrarıydı. Burada, esen
rüzgarlara da merak salmıştım. Zeytin ağaçlarının aynı yöne eğilmelerinin
nedeni sert esen poyrazdan olsa gerekti.
Evde olmak hareketsiz
olmaktı. Soğuk ve sert esen rüzgar yüzünden bir gün ara verdiğim yürüyüşüme bugün
pek de aldırış etmeden çıkmıştım. Rüzgar biraz daha yumuşamıştı.
Denizi yukarıdan görüyordum.
Yeşil ile mavinin arasında yürürken
önümde dans edercesine oradan oraya konan küçük, ürkek çıvgın sanki bana eşlik
ediyordu. Yeşil topraktan fışkırmış, taşların arasından bile kendine yer
bulmuştu. Kızılkuyruk daldan dala konarak doğanın renginde kaybolmuştu. Alakarga
ağzında palamut ile bir anda önümde belirip palmiyenin gövdesine konmuştu.
Martılara alışmıştım artık. Onlar tek ya da çoklu denizin üzerinde, özellikle
balıkçı kayıklarının gözleyicisi, çığırtkanlarıydı hep...
Denizin kumsalla buluştuğu
yerde küçük taşlar suya kapılmış bir ileri bir geri gidip geliyordu. Kumsalın
bitiminde bodur zeytin ağaçları, uzun palmiyeler, okaliptüs ağaçları,
palamutlar, zengin bitki örtüsüyle yeşilin bin bir tonu vardı.
Havanın kötülüğü herkesi eve kapatmıştı.
Kumsalda bir tek ben vardım. Arada inşaat işçilerinin sesi geliyordu. Bir de
denizin kıyıya her vuruşundaki yorucu ses. Bir gelip bir giden küçük dalgaların
bıraktığı beyaz köpüklerin arasında deniz kabuklarını arayıp bulmak benim için
hazine avcılığıydı. Bulduğum irili ufaklı deniz kabukları her defasında beni
heyecanlandırıyordu. Her gördüğüm bu mucizevi taşları yerden almak için hiç
üşenmiyordum.
O sürede denizin sesini
duymaz olmuş orada kaybolmuştum. Birden tiz bir kuş ötüşü beni uyarmıştı. Sese
doğru başımı kaldırmıştım. Palmiye ve okaliptüs ağacının karmaşasında, kendini
bana göstermek istercesine seslenmiş, görebilmem için çıplak dala konmuştu. Birkaç
kez tiz sesiyle ötmüş, baştan çıkaran renk cümbüşü tüyleriyle büyülemişti beni. O
bir yalıçapkınıydı nede olsa! Pır deyip uçup gitmişti. Arkasından şaşkın
bakakalmıştım.
Bugün doğa bana sürpriz
yapmakta çok bonkördü. Buna çok isteyip de rastlayamadığım spiral deniz
kabukları da dahildi. Bu kadar çok sayıda rastlamamın nedeni gece denizin
dalgalı olmasından kaynaklanıyor olabilirdi. Tüm topladığım deniz kabuklarını
ceplerime doldurmuştum. Bir çocuğun saf mutluluğuydu benim ceplerimdeki o an!..
Rüzgarın şiddeti beni
yürümekten vazgeçirmemiş, doğada kaybolmayı sürdürmüştüm.
YENER BALTA, 25 OCAK 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder