SİĞİL PRENSESİ
O yaşımda, gece karanlığında, açık
alanda, ayın altında olamazdım. Bana yukarıda, o sonsuzluğun ortasında, ayın
dolunay hali lazımdı. Aklınıza hemen bu kız hayalinde kurt adam olmak istiyor
diye geçti değil mi? Hayır, kurt adam olamazdım zaten. Ancak kurt kız
olabilirdim. Çünkü ben erkek değildim. Adım Yener olsa da bir küçük kız
çocuğuydum.
İlkokula gidiyordum, ama kaçıncı
sınıfa gittiğimi hatırlamıyorum şu an... Hayal kurmak değildi amacım, beni
üzen, beni sıkan en büyük derdim olan elimin üzerindeki siğillerdi!..
Arkadaşlarım hep alay ederdi benimle, “Siğil Prensesi” diye...
Elimin üzeri pütür pütür siğillerle
doyuldu. Sık sık sayardım, sayıları gittikçe artardı. Bazıları acır, kaşınırdı.
Ben kaşıdıkça, kanar, kopar, tekrar çıkardı... Sen kurbağa mı tuttun deyip
nedenini arayanlar bile olurdu. Bunlardan kurtulmak için her şeyi yapmaya
hazırdım.
Babam en büyük sorun benim
siğillerimmiş gibi benimle her zaman ilgilendi. Doktor sonrası, merhemler,
eczanede hazırlanmış özel karışımlı sıvılar, okuyup üflemesini bilen büyüklerin
ısrarlı tedavileri işe yaramamıştı.
Evde oturduğumuz akşamlar, babam
işaret parmağını diliyle ıslatır, benim elimin üzerindeki bir iki siğile
değdirir, ben çeker çekmez de bana gülümser;
"Bak göreceksin, benim tükürüğüm
iyi gelecek, hepsi de geçecek!" diye beni teselli ederken nice
üfürükçülere taş çıkartırdı.
Dolunayın altında, açık bir alanda,
ezbere Amentü Duasını okursam siğillerimden kurtulacaktım. Bunu yapmamı, bunu
yaparsam elimin üzerinde sayısız olan siğillerden kurtulabileceğimi bana kim
söylemişti hatırlamıyorum. Duyduğum ilk günden başlayarak okula giderken, sabah
erken saatte gökyüzünde ayın hallerini izler olmuştum. Ay hilal oldu, yarım ay
oldu, dolunay oldu... Dolunayın olmasını beklerken benim yapmam gereken en
önemli şey Amentü Duasını ezberlemekti. Anlamadığım, bilmediğim bir şeyi nasıl
ezberleyecektim?
O zamanlar ilkokulda din dersleri
zorunluydu. Din ve Ahlak Bilgisi adı altında birleştirilmiş dersin, beni din
konusu değil ahlak bölümü ilgilendiriyordu. Zorlandığımı bugün gibi
hatırlıyorum, ezberim kuvvetli değildi. Bir türlü ezberleyemez, kelimeleri
birbirine karıştırır dururdum…
Babam, din konusunda hassastı. Benim
bir türlü beceremediğim bu derse tepki gösterdi. Bir gün, sınıf öğretmenime
hitaben, kendi el yazısı ile yazdığı notu vermemi istedi. Çok güzel bir el
yazısı vardı babamın çocukların okuyamayacağı...
Babamın yazdığı notta ne
yazıyor diye merak ettiniz değil mi?
"Arapça kelimelerin Türk olan
çocuğuma ezberletilmesini bir veli olarak kabul etmiyorum…
Bu konuda kızıma bir dayatma
yapmamanızı rica eder saygılar sunarım…”
Din dersinde ezberleyemediğim Amentü
Duasını, bana yakıştırılan bu “Siğil Prensesliği”nden kurtulmak için çok
zorlanmış olsamda inadına ezberlemiştim. Gecenin karanlığında olmasa da, sabah
erken saatte, okul yolunda, boş meydanda dolunayın altında illa ezbere okumam
gereken Amentü Duasını besmeleyle başlamış, kelime-i Şahadet getirerek
sonlandırmıştım.
Duam mı işe yaramıştı, babamın
üfürükçülere taş çıkaran efsunlu tükürüğü mü, yoksa bağışıklık sistemim mi
güçlenmişti bilmiyorum.
Bir süre sonra elimin üzerinde
bulunan tüm siğillerden kurtulmuştum.
Geçmişte yaşadığım siğiller nedeniyle
olsa gerek şu an orta parmağımın tam ortasında çıkan kocaman siğile daha
sevecenlikle bakıyorum…
Yener Balta, 31 MART 2014