DOĞADAYIM
Bir avuç dolusu kabuklu yer fıstığı
O kadar ganimeti Alakarganın.
Kapının boşluğuna denk gelen aralıkta,
Duran sepete biri gelip biri gidiyor.
Daha çok da sonrası için...
Toprağa,
Çiçek dibine,
Ağaç kavuğuna saklamaktalar...
Bazen bir çocuk aguklaması,
Bazen yavru kedi miyavlaması,
Bazen de karga gaklaması gibi çıkan ses.
Mavi, siyah ve beyazın kanat kısmındaki birleşimi
Bir başka güzel...
Bahar tüm hızı ve heyecanı ile sürüyor.
Keşke daha uzun sürse bahar.
Hep açık kalsa çiçekler.
Limon çiçeğinin kokusu burnumda.
Nasıl da iddialı!..
Ağaçlar hep yaprağa dursa.
Mis gibi koksa bahar,
Umutlu,
Mutlu,
Sevinçli...
Bazen seyrine doyamadığım gelinciğe,
Nereden aldın bu güzelliği,
Kırmızını?
Demek geçiyor içimden.
Beyaz lalenin rüzgarda süzülüşüne hayranım.
Meğer, ne uzun ömürleri varmış,
Dalında,
Toprağında çiçeklerin...
Her bir başka renk
Toprağa gömdüm,
Bir bir çıktılar,
Salındılar ya dalında...
Her sabah penceremden
Günaydın diyorum onlara...
Dala asılı küçük sepetteki çekirdek
Büyükbaştan Karanın vazgeçilmezi
Melodik ötüşüyle,
Selamlıyor doğayı...
Her rastladığımda,
Her duyuşumda,
Heyecan duyduğum o küçük mutlluluk.
Ne mucizevi bir can!
Başındaki kara siyahtan almış adını.
Küf yeşil griliği,
Sıcak sarı gövdesi,
Gidip gelip yiyorlar çekirdeği,
Ortasından delerek.
16 Mart 2018, YENER BALTA