28 Aralık 2019 Cumartesi

OKUMA İLACI


🎈🎈🎈🎈🎈
OKUMA İLACI

Ablam, ilkokula giden yeğenimin yaz tatili boyunca kitap okumadığından şikayetçiydi... Babamla paylaşmış,

"Bu çocuğu ne yapmalı da kitap okumaya alıştırmalı?" demişti. Babam, "Zorla olmaz, kendi isteyecek, zamana bırak, nasılsa bir gün okur" demişti. Ablam, "Tatilde ödev olarak okuması gereken kitabını bile okumak istemiyor, neredeyse okul başlayacak..." demişti.

İşi gücü; bir kutu dolusu kurşun askerlerini ortaya döküp, hayalinde canlandırdığı savaşçılık oyununu oynamaktı. Ondan sıkılınca minik arabalarını evdeki eşyalardan barikat, köprü, yol gibi yapıp onların arasından yerde sürünerek ilerletmekti. Çocuktu kendi hayal dünyasında yaşıyordu. Eh, oyun onun hakkıydı...

Ablam yeğenimi doktora götürmüş, büyüme ve gelişme döneminde olduğundan, yediklerinin dışında takviye C vitamini alması gerektiğini söylemişti. Bunu duyan babamın aklına güzel bir fikir gelmişti. "Torunum nasıl kitap okuyacak göreceksiniz!" demişti bize. Doktorun önerdiği Sandoz tabletini ablamdan istemiş, yeğenimi de yanına çağırmıştı.

Babamın her zaman kitap okumasına şaşan yeğenim, "Dede, nasıl oluyor da bu kadar çok kitap okuyabiliyorsun?" diye sormuştu.

Annesinin tekrarlarından sıkılmış, dedesine, "Ben ödevim olan Küçük Prens'in ilk sayfasını açtığımda canım okumak istemiyor, hemen kapatıyorum." demişti.

"Bana mutfaktan bir bardak su getir bakalım." demişti yeğenime babam...

Yeğenim, su getirmek üzere mutfağa giderken ablamla bana gülümsüyordu babam. "Bakın şimdi!" diye...

Yeğenim; koşarak gittiği mutfaktan elinde getirdiği su bardağını "Al!.." diyerek dedesine uzatmıştı.

"Gel bakalım yanıma" demişti dedesi. Cebinden daha önce kutusundan çıkarttığı yaldızlı kağıda sarılmış turuncu renkli tableti suyun içine bırakmıştı.

Tablet, hızla bardağın dibine çökmüş, hızlı hızlı dönmeye başlayarak köpürmüş, daha çok hava kabarcıkları oluşturduktan sonra cızz sesiyle yok olmuştu.

Bardaktaki su turuncuya boyanmış, köpüklerin çıkardığı ses ve portakal kokusu yeğenimi büyülemişti.

Yeğenim, gözlerini açmış bardağı izlerken, babamın dediklerine de dikkat kesilmişti.

"Bak oğlum, bunu içtikten sonra kitap okumaya başlarsın. Buna  okuma ilacı derler. Bak göreceksin sen bile şaşıracaksın!" demişti.

Ablama dönüp, "Ben de dedem gibi kitap okuyabilecekmişim!" diyerek mutluluğunu annesiyle  paylaşmıştı.

Hâla hava kabarcıkları çıkaran bardak  yüzünde serinlik bırakmıştı. Bir yudum aldı, tatlı tadının yanında ekşi tadı da alınca yüzünü buruşturmuştu. Daha sonra dedesinden aldığı onayla bir dikişte tümünü bitirdi.

Bizler gülümsüyorduk. O da bizim gülüşümüze gülerek karşılık vermiş, "Ne zaman etkisini gösterir dede? " diye sormuştu.  "Birkaç saate kalmaz kendiliğinden okumak isteyeceksin! Biraz bekle bakalım!”

Birkaç gün sonra ablam bizi arayarak; oğlunun günde bir kez aldığı ilacın işe yaradığını, yeni bir kitap almak için yolda olduklarını söylüyordu.

Yener Balta, 19 Mayıs 2013



Hiç yorum yok: