🎈🎈🎈🎈🎈
OKUMA İLACI
Ablam, ilkokula giden yeğenimin yaz
tatili boyunca kitap okumadığından şikayetçiydi... Babamla paylaşmış,
"Bu çocuğu ne yapmalı da kitap
okumaya alıştırmalı?" demişti. Babam, "Zorla olmaz, kendi isteyecek,
zamana bırak, nasılsa bir gün okur" demişti. Ablam, "Tatilde ödev
olarak okuması gereken kitabını bile okumak istemiyor, neredeyse okul
başlayacak..." demişti.
İşi gücü; bir kutu dolusu kurşun
askerlerini ortaya döküp, hayalinde canlandırdığı savaşçılık oyununu oynamaktı.
Ondan sıkılınca minik arabalarını evdeki eşyalardan barikat, köprü, yol gibi
yapıp onların arasından yerde sürünerek ilerletmekti. Çocuktu kendi hayal
dünyasında yaşıyordu. Eh, oyun onun hakkıydı...
Ablam yeğenimi doktora götürmüş,
büyüme ve gelişme döneminde olduğundan, yediklerinin dışında takviye C vitamini
alması gerektiğini söylemişti. Bunu duyan babamın aklına güzel bir fikir
gelmişti. "Torunum nasıl kitap okuyacak göreceksiniz!" demişti bize.
Doktorun önerdiği Sandoz tabletini ablamdan istemiş, yeğenimi de yanına çağırmıştı.
Babamın her zaman kitap okumasına
şaşan yeğenim, "Dede, nasıl oluyor da bu kadar çok kitap
okuyabiliyorsun?" diye sormuştu.
Annesinin tekrarlarından sıkılmış,
dedesine, "Ben ödevim olan Küçük Prens'in ilk sayfasını açtığımda canım
okumak istemiyor, hemen kapatıyorum." demişti.
"Bana mutfaktan bir bardak su
getir bakalım." demişti yeğenime babam...
Yeğenim, su getirmek üzere mutfağa
giderken ablamla bana gülümsüyordu babam. "Bakın şimdi!" diye...
Yeğenim; koşarak gittiği mutfaktan
elinde getirdiği su bardağını "Al!.." diyerek dedesine uzatmıştı.
"Gel bakalım yanıma"
demişti dedesi. Cebinden daha önce kutusundan çıkarttığı yaldızlı kağıda
sarılmış turuncu renkli tableti suyun içine bırakmıştı.
Tablet, hızla bardağın dibine çökmüş,
hızlı hızlı dönmeye başlayarak köpürmüş, daha çok hava kabarcıkları
oluşturduktan sonra cızz sesiyle yok olmuştu.
Bardaktaki su turuncuya boyanmış,
köpüklerin çıkardığı ses ve portakal kokusu yeğenimi büyülemişti.
Yeğenim, gözlerini açmış bardağı
izlerken, babamın dediklerine de dikkat kesilmişti.
"Bak oğlum, bunu içtikten sonra
kitap okumaya başlarsın. Buna okuma ilacı derler. Bak göreceksin sen bile
şaşıracaksın!" demişti.
Ablama dönüp, "Ben de dedem gibi
kitap okuyabilecekmişim!" diyerek mutluluğunu annesiyle paylaşmıştı.
Hâla hava kabarcıkları çıkaran
bardak yüzünde serinlik bırakmıştı. Bir yudum aldı, tatlı tadının yanında
ekşi tadı da alınca yüzünü buruşturmuştu. Daha sonra dedesinden aldığı onayla
bir dikişte tümünü bitirdi.
Bizler gülümsüyorduk. O da bizim
gülüşümüze gülerek karşılık vermiş, "Ne zaman etkisini gösterir dede?
" diye sormuştu. "Birkaç saate kalmaz kendiliğinden okumak
isteyeceksin! Biraz bekle bakalım!”
Birkaç gün sonra ablam bizi arayarak;
oğlunun günde bir kez aldığı ilacın işe yaradığını, yeni bir kitap almak için
yolda olduklarını söylüyordu.
Yener Balta, 19 Mayıs 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder